Slow
Food ya da Cittaslow kelimeleri sizlere bir şeyler çağrıştırıyor mu? Cittaslow
İtalyanca 'citta' yani 'şehir' ve İngilizce 'slow' ‘yavaş kelimelerinin
birleştirilmesiyle ortaya çıkmış bir kavram Türkçeye çevirecek olursak
sakin,yavaş şehir diyebiliriz biz. 'Slow Food' da bu kavramın başlangıç kaynağı, İngilizce
bir tabir ve 'yavaş yemek' anlamına geliyor,yani 'fast food' un zıt anlamlısı.
Olur mu hiç öyle şey demeyin. Evet olur !Fast food'un ana teması
hamburgerler,ne idüğü belirsiz yağlarda kızarmış patateslerse, Slow food'un
temasını mis gibi yöresel yemekler,zeytinyağlılar oluşturuyor. Slow Food'un
Türkiye ayağının ismi Slow Food Fikir Sahibi Damaklar Konviviyumu. 10 Aralık
'Terra Madre' (Toprak Ana) günü olarak festivallerle,etkinliklerle kutlandı
dünyanın dört bir yanında. Peki Slow Food’un kurucusu Carlo Petrini deli
miymiş,nereden çıkmış bu fikir diye merak edenlere küçük bir bilgilendirme;
1980 yılında ilk kez Mcdonald’s Roma’daki İspanyol Merdivenleri’nin tam dibine
şube açmak isteyince,Mcdonald’s’a karşı eylem yapmış,halkı
bilinçlendirmiş,sonrasında da sağlıklı yaşam ve beslenmeyle ilgili,kapitalist
tüketim alışkanlıklarımızı ters düşecek şekilde çeşitli gazete ve dergilerde
yazılar yazmış,tam olarak sağlıklı yaşam aktivisti ve gereksiz tüketime karşı
bir insan. Dünyada düzenlediği etkinliklerle yaşadığınız toprakta ürettiğiniz
sizindir anlayışıyla,yöreye has ürünlerin kaybolmaması için,yöresel peynirlerin
yapımını anlatan,bu peynirleri tanıtan,belirli bir yöreye has taaa eskiden
kalma buğdayların,doğal ekmek mayalarının takas edildiği,şehir bostanlarını
teşvik etmeye yönelik bir sürü etkinlik yapıyorlar.Ben bu fikirle tanıştıktan
sonra,balkonumdan saksılarımı hiç eksik etmedim.Mümkün olduğunca doğal ürünleri
tüketmeye dikkat ettim,hatta zamanla yaşam tarzım oldu diyebilirim.İşlenmiş
ürünleri mümkün oldukça tüketmiyorum,balkonumda aromatik
otlar,domatesler,biberler hiç eksik olmaz.Turşumu,zeytinimi mümkün oldukça
kendim yaparım,mümkün değilse kendisi yapmış insanlardan alırım JEkmeği de sıklıkla kendim
yapıyorum,biraz da dışarıdan ekmek almaya üşeniyorum artık,tadı da daha güzel
oluyor evde yapılanın.Yoğurdu da evde mayalıyordum,derken bir süre önce Slowfood
Türkiye Fikir Sahibi Damaklar’ın facebook sayfasına göz atarken,evde yoğurt
mayası yapımı diye bir konu dikkatimi çekti.Cümleyi baştan tekrar okudum,’evde
yoğurt mayası yapımı’,evde yoğurt mayalamadan bahsetmiyor,bizatihi mayasını
nasıl üretebileceğimizi anlatıyordu.Bir kaç gün sayfaya dönüp dönüp baştan sona
tekrar tekrar okudum yazılanları.Başka kaynakları da araştırdım ve sonunda
mayamı üretmeye cesaret edebildim.
Gelelim nasıl yaptığıma,ihtiyacınız olan şeyler çok basit sadece 15-20 kadar
minik organik köy nohudu ve 1-2 bardak güvendiğiniz bir yerden aldığınız
süt,bulamazsanız,markette satılan pastörize sütlerden de olabilir.Burada
sihirli kelime pastörize süt olmalı,UHT süt olmamalı sütünüz.Sütünüz çiğse önce
kaynatın ve pastörize edin (Eğer zaten pastörize etmişseniz,ya da pastörize süt
almışsanız bu basamağı atlayın.) ve 42
dereceye kadar ılımasını bekleyin(Pastörize sütü olanlar bu sıcaklığa gelene
kadar ısıtmalılar sütlerini),eğer gıda için kullanabileceğiniz bir termometreniz
yoksa serçe parmağınızı süte değdirdiğinde yanmaması gerekiyor,ama soğuk da
gelmemeli,parmağınızın dayanağı sıcaklıkta olmalı.Temiz,kokusuz bir kavanozun
içine nohutları atın(Nohutlar temiz olmalı ve çiğ olmalı,en güzeli daha önce de
söylediğim gibi doğal olduğuna inandığınız nohuttur.).Nohutların üzerine 42
derecedeki sütünüzü dökün,kavanozun kapağını kapatın.Sonra sarıp sarmalayın kavanozu,bebeğiniz
artık o kavanoz, gözünüz gibi bakmanız gerekiyor.Sımsıkı sarıp sarmaladığınız
kavanoz bebeğinizin üşümemesi gerekiyor onun için sobaya yakın,kalorifer
peteğine yakın bir yere bırakın.24 saat beklemeniz gerek(Benim içim içime
sığmadı,evde olduğum zamanlarda dönüp dönüp başına gittim,tabi ki asla örtüleri
açmadım,kıpırdatmadım,uzaktan sevdim yaniJ).24 saat bittikten sonra
içindeki nohutları alın ve buzdolabına koyun kavanozu.12 saat buzdolabında
dinlenecek ve bu süre sonunda bir süzgeç yardımıyla sütü süzün , evet o kaymağa
benzeyen şey sizin mayanız J Yeniden aynı
özelliklerdeki sütten 1-2 bardak kadar ısıtın 42 dereceye kadar,süzgecin
üzerinizdeki mayayı süte ilave edin ,yeniden sarıp sarmalayın kabınızı,sıcak
bir köşeye bırakın,12 saat beklesin orada .İlk yoğurdunuz olmak üzere.Yoğurdunuzun
kıvamı dışarıda satılan yoğurtlardan daha sıvı olacak,tadı da tatlımsı.Hiç
merak etmeyin,bu yoğurdu bir sonraki günkü sütü mayalamakta kullanacaksınız.O
gün elde ettiğinizi de bir sonraki günde kullanacaksınız.Üçüncü yoğurdunuz ilk
ikisine göre daha yoğun olacak,4.yoğurdunuz da 3.yoğurttan kıvamlı olacak. Bu
aşamadan sonra yoğurdunuzu maya isteyenlerle paylaşabilirsiniz,daha da önemlisi
yoğurt bitmeden bir sonraki yoğurdu mayalamanız gerek.Yoksa en başa dönersiniz.Evde
yoğurt tükenmeden,kalan yoğurtla mayalamaya devam edin.
|
ilk gün
|
E afiyet olsun,sağlıklı günlerde yiyin efendim!
özlemkendini bukadar yormasaydın ben sana ewden doğal yoğurtmayası gönderirdim ha enkötüsü yörükoğlundan süpermayalanıo ondaki bakteriler kısır değil bu arada slow food ikilemesinide sewdim bilgilendirmen için teşk
YanıtlaSilSalih güldürdün beni,tabi ki bakteriler kısır değil,benim bu yoğurdu üretmekteki amacım 0 katkı maddesi olması.Bundan başka tahmin edebileceğin gibi marketten alınan yoğurdun üretildiği yerden satıldığı yere getirilirken çevreye verdiği karbon zararı,o yoğurdun paketlenmesi sırasında kullanılan plastik kaplar,çevre kirliliği vs. azaltmak da maksadım.Ama evdeki yoğurdunuz marketten alınan yoğurtla mayalanmamışsa ,neden mayalarımızı değiştirmeyelim,ben gönüllüyüm :) Şunu da belirtmeliyim ki yorulduğuma değdi :) Hatta en kısa zamanda 0 yapay mayalı ekmek tarifi de olacak,peynir tarifleri de:)
Sil