8 Nisan 2014 Salı

Côte d'Azur'un mis şehri Nice (II)

...
Odamızdan manzaramız tam olarak şöyleydi...
   

                                       
                                   


Epeyce yorulmuşuz,bu yüzden biraz dinlenip,bir şeyler atıştırmaya dışarı çıktık yine. Yemek konusunda şöyle söyleyeyim, eğer burada aç kalırsanız her yerde aç kalırsınız.Çünkü hem Türk restaurantlarının sayısı oldukça fazla,ben tercih etmiyorum ama fast food zincirleri de bir hayli çok,Özlem iki dakika saçmalama ne türk mutfağı ne fast food,tatile gittiğimde ben sadece oraya has lezzetleri tadarım diyorsanız tamamdır Nice tam olarak size göre...Deniz mahsulleri,akdeniz lezzetleri,pizzalar,omletler,pommes frites(patates kızartması bildiğimiz),peynirler,şaraplar,zeytinler,zeytinyağları,pastalar,kurabiyeler,çikolatalar,vs vs...Her zevke uygun bir şeyler bulmak mümkün.Ayak üstü yemeyecekseniz,herhangi bir restaurantta iki kişilik akşam yemeği 40-50 eurodan başlıyor.Yemekten sonra yürüyüş yapmadan olmaz,biz orada burada biraz dolaştıktan sonra,yine yürüyüş yoluna geçtik.Ne huzur dolu bir yer...Biz aylak aylak gezip kendimizi gözümüze kestirdiğimiz bir cafeye bir şeyler içmek için attık.Hem içeceklerimizi yudumluyoruz,hem de Nice'in gördüğümüz şehirlerle karşılaştırmasını yapıyoruz.Derken bir yağmur patlamasın mı dışarıda.Neyse önce çok umursamadık ama baktık ciddi ciddi yağıyor(Nice böyle ani yağmurlarıyla da ünlü,biraz Antalya gibi),bekledik bekledik dinmiyor,şemsiye mi nerede hava güzel,ağırlık yapmasın diye otelde bırakmışım...Baya iliklerimize kadar ıslanarak otele döndük.Ertesi sabah kahvaltımızı ettikten sonra(Otelimiz 5 yıldızlı olmasına rağmen Türkiye'deki 5 yıldızlı otel kahvaltıları düşünülünce oldukça sönük,ama üzülmeyin,aç kalmazsınız,açık büfede yeterince bol çeşit mevcut.Bu otelle ilgili değil,Avrupa'nın geneliyle ilgili bir sorun.)otelden çıkışımızı yaptık,sırt çantalarımızı da otele emanet ettik.Dışarı çıkar çıkmaz bir kalabalık bir kalabalık,karnaval,curcuna,çocuklar,çocuklar,her yerde çocuklar...İtalya'nın aksine Fransa, aileleri çocuk yapımı için teşvik ettiği için yer gök çocuk dolu.Birbirini tanımayan insanlar birbirine gülümsüyor,şakalaşıyor,selam veriyordu,herkes karnaval coşkusuna kendini kaptırmıştı.Herkesin elinde sprey kutusuna benzer kutular,herkes birbirine sıkıyor,yapışkan ip gibi,plastik gibi bir şey sürekli üzerimize sıkılıyor:)Konfetiler havalarda ...
























Eğer fotoğraflarla sizleri karnaval havasına sokabildiysem,yolumuza devam edebiliriz.Unutmadan karnavalın bu yılki teması gastronomiydi.Bizim bir sonraki durağımız benim görmek için çıldırdığım çiçek pazarı oldu.Çiçek pazarı demişken Nice'e gelince siz de farkedeceksiniz Nice'in yolları çiçek gibi kokuyor,sürekli etrafımda bir çiçek aradım durdum ben.Bu yüzden bence Nice mis gibi bir şehir,her yer temiz,pırıl pırıl,üstelik de her yer çiçek kokuyor,belediyesi bu kadar güzel çalışan başka bir şehir görmedim ben,bir gece önce karnavaldan kalan izler sabah olmadan siliniyor,temizleniyor yollardan,gece 3-4 sıralarında pencereden baktığımda aşağıda yollarda temizlik görevlilerini çalışırken görmüştüm.Çiçek pazarına gelince bende biraz hayal kırıklığı oluştu.Ben daha büyük bekliyordum açıkçası,ama bulduğumuz şirin bir sokak pazarı oldu.Olsun yine de çok güzel...Bu pazarda çiçeklerden başka,çeşit çeşit peynir,narenciye,reçel,çikolata,nugat,lavantalı sabunlar,zeytinler,zeytinyağları da bulabilirsiniz.Bir şehri tanımanın en güzel yollarından biri pazarlarını gezmek bence,siz de vakit ayırın derim ben.Eğer kaldığınız oteldeki fiyata kahvaltı dahil değilse hiç üzülmeyin,kahvaltınızı çiçek pazarı yakınlarında yapabilirsiniz,birbirinden sevimli cafelerle dolu burası.Hemen uyarmalıyım günün her saati çok dolu olduğu için servisleri hep çok yavaş.Bu pazarın çevresinde hediyelik eşya dükkanları da var bir dünya,belki hatıra bir şeyler almak istersiniz.Fiyatlar bir magnet için 4-5 eurodan başlıyor.Hediyelik lavantalı,zeytinyağlı sabunlar içinse ben pazardaki tezgahı öneririm,ortalama 8-10 euroya bir sabun paketi alabilirsiniz.Yine pazardan nugatların bulunduğu tezgahları es geçmemenizi öneririm,çeşitli doğal meyvelerle(turunç,portakal,badem,incir,fındık,fıstık ve bademin muhteşem kombinasyonları)hazırlanıyor,100 gr fiyatı ortalama 5 euro civarı bu ürünlerin.

Benim sevimli,mis kokulu sabunlarım








Çiçek pazarının bulunduğu pazara 'Cours Saleya' deniyor.Çiçek pazarının Fransızcası ise 'Marché aux fleurs'
Biz epeyce yorulduğumuz için bir cafede dinlenip bir şeyler yemeye karar verdik,aradan yarım saat-45 dk geçince de pişman olduk.İtalya'da yavaş servise alışkın olmamıza rağmen,bu çiçek pazarına nazır şirin cafede servis inanılmaz yavaştı.Basit birer omlet ve birer bardak portakal suyu fiyatının iki kişi için fiyatı yaklaşık 35-40 euro. Karnımız doyduktan sonra yürüyüş yolunun en sonuna kadar gittik,marinası var o civarda gezdik,dönüşte de ara sokakları kullandık,yolda 'Castle Hill' denilen kalesini görmüştük,ancak dürüst olayım sadece benim yüzümden yürüyerek tırmanmaktan vazgeçtik,çünkü kendime güvenemedim,oldukça dik bir kale,eğer sizin yolunuz da Nice'e düşerse,sağlık durumunuz iyiyse,benim gibi karnınızda bir canlı daha yoksa belki yürüyerek çıkmayı tercih edebilirsiniz.Kaleye çıkma fikri aklımızda, marinadan dönüş yoluna geçtiğimizde şu aşağıdaki miniklerle ahbaplık ettik.





Özlemcim bir de şu kalenin aşağıdan nasıl göründüğünü paylaşsaydın diyenlere buyrun efendim:

Castle Hill

Castle Hill

Marinaya doğru giderken yürüyüş yolunda,yolun karşı tarafında I.Dünya Savaşı Nice'li olup da savaşanların hatırasına bir anıt yapılmış onu da görme fırsatımız oldu.

I.Dünya Savaşı Anıtı
Parkurumuzu tamamlayıp,başladığımız yere döndüğümüzde aklımızda iki katlı turist otobüsleriyle şehri gezmek vardı.Daha iyisini bulduk!Bir tırtıl!Oldukça alçak,tırtıl şeklinde,Türkiye'de sadece lunaparklarda görmüştüm,öyle bir taşıt,vagonlardan oluşuyor,yan camları açılır kapanır plastik örtüden ibaret,bir gezi aracı.Yaklaşık 2 saat sürüyor,yanlış hatırlamıyorsam yolculuk,şehrin en güzel,en can alıcı yerlerinde dolaşıyor,eski şehir merkezi,en ünlü meydanları ve tabi ki Castle Hill'e tırmanıp mola veriyor!Bundan iyisini nerede buluruz,hemen bindik,kişi başı yetişkin ücreti 8 Euro.Kulaklık dağıtıyorlar,bir taraftan güzel güzel dinliyorsunuz geçtiğiniz yerlerin hikayesini,dil seçeneklerinde Türkçe yok yine maalesef,ama Fransızca,İngilizce,İtalyanca,İspanyolca,Almanca,Arapça ve Japonca vardı seçeneklerde.Biz İtalyanca'yı tercih ettik,İtalyanca demişken bu şehrin eski sahipleri İtalyanlar olduğu için İtalyanca oldukça geçerli bir dil.Ancak; açıkça söyleyeyim İtalyanca iletişim kuracaksanız bir miktar ırkçılığa da mazur kalabilirsiniz,şehrin eski sahiplerine karşı pek de misafirperver değiller.Yolculuk boyunca kentin bu eski sahiplerinin inşa ettiği binalar arasından,meydanlardan geçtik,derken Castel Hill'e doğru yöneldik.Kulaklıktan dinlediğim hikayeye göre buradaki mezarlık önce sadece Hristiyanlar içinmiş,daha sonraları ünlü sanatçılar,şairler,yazarlar ve hatta devlet adamlarının da  gömüldüğü bir de İbrani mezarlığı ilave edilmiş.Kalenin içinden geçen bu yol gerçekten çok huzur verici,ağaçların gölgelendirdiği bu yolda ilerlerken kuş seslerini dinleyip,mis ağaç kokusunu,oksijeni içinize çekiyorsunuz.En sonunda tepede tırtılımız durduğunda,herkes manzara teraslarına koştu.
















Kalenin içi bir çeşit mesire alanı gibiydi,piknik yapanlar,dinlenenler,kitap okuyanlar,müzik dinleyenler,oynayan çocuklar...Vaktimiz olsaydı ben de onlara karışmak isterdim...

Bu da kalenin tepesindeki büfeden aldığım meybuz,şu hamilelik de aşermek de çok ilginç şeyler,ama aşerdiğin meybuzu Nice'in tepesinde bulmak daha ilginç:)



Buradan dönüşte biz kendimizi yine karnavalın kollarına bıraktık..

Nice'e gittiğinde yapmadan dönme!

1-O müthiş yürüyüş yolunda yürümeden,
2-Castle Hill'e çıkmadan,
3-Mevsim yazsa denize girmeden,
4-Çiçek pazarında dolaşıp,lavantalı sabunlardan almadan,
5-Deniz ürünlerinden tatmadan.

Yolunuz açık,yolculuğunuz neşeli olsun!