Geçtiğimiz hafta sonunu Viyana'da
geçirdik (Buradaki 'biz' gizli öznesinde seyyah kendisini ve sevgilisini
kastediyor.). Gece Bologna'dan saat 23.30'da trene bindik.Tren fiyatları 89 Euro'dan başlıyor,yani gidiş-dönüş kişi başına 178 Euro ödedik(Tren fiyatlarına ve İtalya içi ve İtalya'dan başka ülkelere yolculuk planlarınız için www.trenitalia.com 'a göz atabilirsiniz). Genelde trenle
seyahat etmeyi seviyorum,uçakla gitsek hem daha kısa sürede hem daha ucuza mal
edebilirdik yolculuğu ama böylesi daha güzel.Hem sevgiliyle sohbet etme
fırsatını hem de etrafı inceleme fırsatını pek kaçırmak istemem. Sabah 8.30'da
Wien Meidling'deydik tam da biletlerimizde yazdığı gibi. Ne yalan söyleyeyim
trenden iner inmez bende bir hayal kırıklığı oluştu. Gri,gıpgri bir
şehir...Sessiz,hatta fazla sessiz...Kimsecikler de yok gibi,neyse sesimi de
çıkarmıyorum ama içim içimi yiyor.Trenle seyahat etmeyi sevmemin bir sebebi
havaalanlarında olduğu gibi şehirden tamamen ayrı bir yerde inip şehir
merkezine gitmek zorunda olmamanız. Bende tabi ki aynı beklenti orayı şehir
merkezi sanıyorum,neyse çantalar sırtımızda( yok hatalı oldu bu cümle
sevgilimin sırtında çanta,benim elimde su,sandviç falan olan poşet) şehri
keşfetmeye başladık,yürüyoruz yürüyoruz her yer Türk restaurantı,marketi,her
yerde Türkçe Almanca isimler iç içe,yolda da Türk olduğunu tahmin ettiğimiz bir
sürü insan. Derken şehir biraz biraz değişmeye başladı, yolda gördüğümüz bir
teyzeye yolu sormaya karar verdik.Teyze Kırşehirli çıktı,bir ofisin temizliğini
yapmış,oradan dönüyormuş,bizi tramvaya bineceğimiz yere kadar götürdü sağ
olsun,yolu da oradan geçiyormuş.20 yıldır Viyana'da yaşadığını
söyledi,temizlikçilik yapıyormuş ayda bin euro kazandığını söyledi ama hafta
sonları hariç,hafta sonu en fazla 2-3 saat o da cumartesileri
çalışabiliyorlarmış,onun yevmiyesi ayrı dedi.İşinden memnun gibi
görünüyordu,dedik buralar hep Türk mü,Almanlar nerede, dedi ki buranın
yerlileri hep gittiler,bir Yugoslavlar bir de Türkler var dedi.Hatta oradaki
bir deyişten bahsedip,güldürdü bizi; 'Paran kaybolduysa Yugoslav'dan,karın
kaybolduysa Türkler'den bileceksin.' derlermiş. Hatta taa Viyana kuşatmasına
kadar götürdü olayı, oradaki caddelerden birinin adı 'Mariahilfer Strase’ (Almanca’da ‘Hilfer’ yardım,yardımcı
anlamlarına geliyor),teyzeye göre Türkler zamanında kuşatma sırasında oraya
kadar gelmişler,Türk erkekleri orada yaşayan güzel Maria’ya aşık olmuşlar,zaman
zaman ‘Yetiş Maria’ diye bağırırlarmış. Biz baya bir güldük tabi,sonra ‘Tabak’dan(Tabak
Almanca’da tütün demek,aslında burada,İtalya’da da,aynı büfeler var,İtalyancası
‘Tabacchi’,tütün ürünleri,otobüs,tramvay biletleri,bahis oyunları buralarda
satılıyor) biletlerimizi aldık.Biletlerimiz 8.00- 20.00 arası geçerli günlük biletti,kişi başı 5,70 euro.Hemen
yakındaki durağa geçtik,teyze bu arada bizi eve yemeğe davet etti,teşekkür
ettik,vedalaştık,ayrıldık. Tramvay hemen geldi,birkaç durak sonra indik ve işte
şehir merkezi…
Tam olarak Paris’in Champs-Elysees caddesini hatırlattı bana,sokaklar cıvıl cıvıl,insanlar neşeli,lüks mağazalar,büyük markalar…Biraz gezdikten sonra bir cafede dinlenip,yola öyle devam etmeye karar verdik. Taze sıkılmış portakal suyu içmeye karar verdik,birer bardak su ile beraber servis ediliyor,servis masaya yapılıyor,hesabı da masanızda ödeyebiliyorsunuz(bunları özellikle belirtiyorum çünkü İtalya’da cafelerde,hesabın masaya getirilip,ödemenin burada yapılması gerçekten çok nadir rastlanır bir durum). Derken tekrar çıktık yola baya bir gezdikten sonra,bir otele yerleşip,çantanın ağırlığından kurtulmaya karar verdik. 5-6 otel gezdik,ancak hepsi de doluydu,neyse saat öğle saati oldu,karnımız acıktı haliyle,cadde üzerinde tam 3 tane aynı isimle Türk restaurantı görmüştük,biri büyük bir restaurant diğer ikisi büfeye yakın dönerciler.’Türkis’ isimli bu restaurantta karnımızı doyurduk,çayımızı içtik. Eğer Türkiye’de yaşıyorsanız,başka yerleri deneyebilirsiniz Viyana’ya geldiğinizde,biz Türk yemeklerine hasret kaldığımızdan bu fırsatı kaçırmak istemedik.
Tam olarak Paris’in Champs-Elysees caddesini hatırlattı bana,sokaklar cıvıl cıvıl,insanlar neşeli,lüks mağazalar,büyük markalar…Biraz gezdikten sonra bir cafede dinlenip,yola öyle devam etmeye karar verdik. Taze sıkılmış portakal suyu içmeye karar verdik,birer bardak su ile beraber servis ediliyor,servis masaya yapılıyor,hesabı da masanızda ödeyebiliyorsunuz(bunları özellikle belirtiyorum çünkü İtalya’da cafelerde,hesabın masaya getirilip,ödemenin burada yapılması gerçekten çok nadir rastlanır bir durum). Derken tekrar çıktık yola baya bir gezdikten sonra,bir otele yerleşip,çantanın ağırlığından kurtulmaya karar verdik. 5-6 otel gezdik,ancak hepsi de doluydu,neyse saat öğle saati oldu,karnımız acıktı haliyle,cadde üzerinde tam 3 tane aynı isimle Türk restaurantı görmüştük,biri büyük bir restaurant diğer ikisi büfeye yakın dönerciler.’Türkis’ isimli bu restaurantta karnımızı doyurduk,çayımızı içtik. Eğer Türkiye’de yaşıyorsanız,başka yerleri deneyebilirsiniz Viyana’ya geldiğinizde,biz Türk yemeklerine hasret kaldığımızdan bu fırsatı kaçırmak istemedik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder