7 Aralık 2013 Cumartesi

Masallar,kızlı-erkekli düşünceler...

Ey okur,
Sen de benim gibi rüyalarında dünyayı gezer misin?Ben sık sık rüyalarımda da dünyayı gezerim.Şaka değil,hani ülke ülke değil de,diyelim ki dağları özledim,hemen rüyamda dağlarda dolaşıyor bulurum kendimi.Şu günlerde daha çok denizi görüyorum rüyalarımda canım okuyucu.Uçsuz,bucaksız bir deniz,ufukta pamuk bulutlarla sarmaş dolaş olmuş.Dalgaların sesi,şıp şıp yüzünüze çarpan tuzlu,yosun kokulu deniz suyu...Rüzgar dalgalarla uzak denizlerin suyunu getirirken,uzak ülkelerin masallarını da getirir mi acaba bize...Kim bilir belki yelkenini tek nefesiyle dolduran denizcilerin masallarını ya da uçan halısının üzerinde dünyayı gezen Alaaddin'le Yasemin'in masallarını...

Hayat neden masallara benzemez canım okuyucu?Oysa o güzel masalları yaratan da aynı hayalci ademoğlu değil mi yine?Dünyayı yaşanmaz bir yer yapan da yine bizim türümüz.Doğanın muhteşem renkleri içinde uyum içinde yaşamak varken,savaşın,hasedin,açlığın kara renklerine buluyoruz yerküreyi. İtalya'ya ilk geldiğimde ilk dikkatimi çeken şeylerden biri; doğaya gösterdikleri saygı ve onu korumak için el birliğiyle çaba sarf etmeleriydi.İlk günlerde parklarda,bahçelerde hatta otoban yakınlarındaki minik yeşil alanlarda türlü hayvanları serbestçe gezerken gördükçe çok şaşırıyordum ve hemen nasıl olur diyordum,onları korumaları gerekmez mi,birileri avlayabilir! Sülünler,kuğular,ördekler,tavus kuşları,tavşanlar,kunduzlar,ceylanlar serbestçe gezindiğini gördüğüm hayvanlardan sadece bazıları. Yaşadıkça öğrendim ki zaten koruyorlar,hem de otokontrol sistemleri,kanunları o kadar gelişmiş ki...Her şeyden önce çocuklara okullarda en küçük sınıflardan itibaren evrim öğretiliyor,hayvanlar alemi,bitkiler alemi,güneş sistemi konusunda öğretim gördükleri gibi,bu minicik çocuklar Mezozoik Dönem,Jurrasic Dönem gibi pek çok jeolojik dönem konusunda bilgi sahibi oluyorlar,büyük bir kısmı da ailenin üyelerini sayar gibi dinazor türlerini sayıp,nasıl yaşayıp,türlerinin nasıl yok olduğuna dair teoriler üzerinde konuşabiliyorlar.

Peki dünya veletleri bu konularla meşgulken bizim insanımız neler ile meşgul?Yok çocuklarımızı sormayacağım.Avans veriyorum (insanın kendi milletine bu kadarcık masum bir torpil yapmasında sakınca görme sevgili okur:) )yaş olarak büyüklerle bir karşılaştırma yapmak istiyorum. Hadi bana çevrenizden yetişkin insanların neler ile ilgilendiğinden bahsedin. Ben başlayayım örneklere mesela; başbakanımız kızlı erkekli gençlerin nerede kalıp,nereye gittiğiyle,ne yaptığıyla ilgileniyor.Mahalledeki bakkal amca; öğrenci evine kimin girip çıktığıyla ilgileniyor. Anneler babalar çocuklarının hangi okulu,fakülteyi,hangi işi,hangi eşi seçeceklerine karar veriyorlar.Bu kararlar yeterli olmuyor tabi ki evlenirken düğünün nerede,nasıl yapılacağına,kimlerin geleceğine karar veriyorlar,evin nerede kurulacağına,eşyaların nereden,nasıl alınacağına,yatak odasının nevresim takımından,alınan geceliğe,pijamalara kadar herkesin karar verme hakkı mevcut. Bu konular dışında yatak odası konularına karışma hakkına başbakan dahil herkes sahip,onun tercihi belli üç çocuk, mahallenin esnafı karışır,komşusu karışır;'çocuk yok mu daha?' ,hayatında görmediğin uzak akrabası karışır 'çocuğu bekletmeyin,hemen yapın ha','bekleyin bir sene yapmayın',vs...

Ben şu iki yüzlülüğe karşıyım sayın okuyucu hayatın belli bir döneminde her türlü kız/erkek arkadaşlığı yasaklanırken,tabu kabul edilirken; başka bir döneminde sadece iki kişiyi ilgilendiren mahrem konularda bu kadar laubali biçimde fikrimizi sorulmadan belirtip,dayatmak sizce de ironik değil mi? Yahu rahat bırakın insanları, özel hayatlarını...İnsanların ebeveyni olmamız da,akrabası,tanıdığı,eşi-dostu,komşusu, olmamız da bizlere bu hakkı vermez,biz onların sahibi değiliz,onlar istediği sürece hayatlarındayız. Sanırım farkında olmadığımız bu. Onların tercihlerine,özel hayatlarına,mahremiyetine müdahale etme hakkımız,onların yerine seçim yapma hakkımız yok...
Buradaki hayatımın ilk günlerinde şok oluyordum,ailelerin çocuklarının hayatına gösterdiği saygıyı görünce.Belki bizler de bir gün  fikren ,ruhen ve medeni anlamda gelişmeyi başarırız,aynı mutlu sosyal hayatı deneyimleyebiliriz.

Keşke canım okuyucu o rüyamda gördüğüm uzak denizlerden,memleketlerden masallar getiren rüzgar bizim memleketimizin üzerine de esse, masallardaki gibi her hikayenin sonu mutlulukla bitse...

Gökten üç elma düşmüş biri masalı anlatanın başına,biri hayalcilerin başına,diğeri de bu masalı okuyanların başına ...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder